Belki üstümüzden bir kuş geçer
Kanadından bir tüy düşer
İner döne döne gökyüzünden
Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken
Belki kuşlar geçer üstümüzden
Kanatlanır senin ellerinden...
Ellerinden...
Kanadından bir tüy düşer
İner döne döne gökyüzünden
Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken
Belki kuşlar geçer üstümüzden
Kanatlanır senin ellerinden...
Ellerinden...
Kutlu ÖZMAKİNACI| Yüksek Sadakat
Ellerinden değil, kanatlandım uçtum gittim bedenimden... Nazlı ERAY romanlarından bir karaktermişim gibi süzüldüm gökyüzünde...
Yıllardır bu şarkıyı ne zaman dinlesem, kendimi şarkıyı söyleyenlerin, dinleyenlerin ve de dinlemeyenlerin üzerinden geçen kuş zannettim...
Söyleyen grubun adını bir türlü öğrenemediğim, sözlerini sonuna kadar dinleyemediğim bu şarkı, bugün işten dönerken serviste çalmaya başlayınca ben de her seferinde olduğu gibi şarkıda bahsi geçen her şeyin üzerinden geçen kuş oldum yine.
Bir körfez vapurunun üzerinde Pasaport'tan Karşıyaka'ya uçtum. Geçerken de yağmurdan sonra aralanan bulutların içinden denize süzülen ışık demetlerini kanadımın ucuyla ikiye böldüm.
Alaybey Tersanesindeki o sevimsiz vinçlerin tam karşısında Alsancak Limanındaki dört ayaklı dev vinçlerin durduğunu fark ettim. İkisinin arasında gidip geri geldim. Dönüşte bir çift martıyla selamlaştım. Vinçlerin çirkin görüntüsünü unutturdular bana.
Bulutlar biraz daha aralandı,güneş biraz nazlanarak yüzünü gösterdi. Işığını göz bebeklerimden içeri gönderdi.
Şarkı bitti...Kanatlarım yok olmadan önce beni servise geri getirdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder