Zamanı geldi, mevsim sonbahara döndü ama oturup beklemekle kelimeler dönüp gelmiyor. Korkarım ki ben kalkıp ta onları torbama doldurmazsam onlar savruldukları yerde öylece kalacaklar...
............
Hani tohuma kaçmış haline puf diye üfleyince üzerindeki tüycükler oraya buraya uçuşan; hani taze hali çocukken çizdiğimiz resimlerin sıcacık gülümseyen güneşi gibi sarı renkte olup ta nedendir bilmem adına kara çalınan; hani dağda, ovada, parktaki ve tepedeki çimenlikte, şehrin göbeğindeki iki kaldırım taşının arasında bile var olabilen çiçek karahindiba...
...........
Düşünceler, tıpkı onun en ufak bir esintiyle gökyüzünde uçuştuğu gibi kafamın içinde uçuşuyorlar. Tam bir yere kondu derken tekrar tekrar havalanıyorlar. Bazen okuduğum kitabın içindeki bir kelimeye takılıp onunla beraber kitabı terk ediyorum. Bir kaç dakika içinde, ucundan tuttuğum kelimeyi nerede bıraktığımı bilmeden kendimi bambaşka bir yerde buluyorum...
............
Karahindiba... Çünkü ikimiz de binlerce parçaya bölünüp, yeryüzünün binlerce köşesine dağılıyoruz... Bazen çimenlikler içinde bazen de kaldırım taşlarının arasında var oluyoruz....
O çiçeklerin adını unutmuştum ve bana bir hikayemde lazım gelmişlerdi . İyi ki sizin blogunuzu görmüşüm canım.Çok teşekkürler. :)
YanıtlaSilVe yazınız ... :)
Tebrik ederim çok güzel bir yazı bi kısmını instagramda ki bi paylaşımında kullandım adınızı söylesenizde anonim olarak kalmasa
YanıtlaSilCok tesekkur ederim. Adim Hale Kaya, instagramda @karahin_diba olarak bulabilirsiniz.
Sil