Çalışmak iyidir, çok
çalışmak daha da iyi. Haftanın altı günü sabah yedide evden çıkıp, akşam sekiz,
sekiz buçuk, dokuz….eve giriş. Dünyayla bağlantı kesilir, dostlar arkadaşlar
görülememekle kalmaz aranamaz olur, ardından da aranılmaz olursun. Yanında kalan
sadece hane içi çekirdek ailedir. Sağlıklı olduklarını görür, şükredersin.
Şükretmek iyidir. Çalıştığına şükretmek iyidir.
Bir Cumartesi sabahı
yine işe gelirken insanlar dün yine neler yaşamış diye haberin olsun istersin,
radyoda haber yayını yapan istasyonu açarsın. Yine birkaç asker ve polis şehit
olmuştur, bir miktar terörist etkisiz hale getirilmiştir, memleketin hiç görmediğin
senden çok uzaktaki şehrinde sokağa çıkma yasağı devam etmektedir, başı örtülü
kadınlar terör örgütü üyesi oldukları şüphesiyle gözaltına alınırken ellerinin
kelepçelenmesine milletvekilleri tepki göstermektedir.
Sonra spiker
Paris'te sokağa çıkma yasağının devam edeceğini söyler. Allah allah ne oldu ki?
Radyonun sesini biraz daha açarsın. Canlı bombalar, kalaşnikoflarla taranan
konser salonu, restoranlar, metro istasyonu, stadyum. Konser salonundakilerin
bir kısmı kalaşnikofların şarjörleri değişirken kaçıp kurtulurken,
cumhurbaşkanı polis korumasıyla stadyumdan çıkarılır.
Aliağa girişine
gelirsin, tepeye vardığında radyo çekmez olur yine, çalışıp dışarıdaki hayatla
ilişkini kesmenin kapsama alanına girersin. CD çalara geçersin, Levent Yüksel
"unutma beni, unutama beni" der.
Terörden canı
yananlar unutmamış, unutamamışlardır. Yakınından geçmeyenler bir sonraki çok
rakamlı ölümün olduğu saldırıya kadar hatırlamayacaklardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder