14 Kasım 2015 Cumartesi

Unutma Beni, Unutama Beni





Çalışmak iyidir, çok çalışmak daha da iyi. Haftanın altı günü sabah yedide evden çıkıp, akşam sekiz, sekiz buçuk, dokuz….eve giriş. Dünyayla bağlantı kesilir, dostlar arkadaşlar görülememekle kalmaz aranamaz olur, ardından da aranılmaz olursun. Yanında kalan sadece hane içi çekirdek ailedir. Sağlıklı olduklarını görür, şükredersin. Şükretmek iyidir. Çalıştığına şükretmek iyidir.

Bir Cumartesi sabahı yine işe gelirken insanlar dün yine neler yaşamış diye haberin olsun istersin, radyoda haber yayını yapan istasyonu açarsın. Yine birkaç asker ve polis şehit olmuştur, bir miktar terörist etkisiz hale getirilmiştir, memleketin hiç görmediğin senden çok uzaktaki şehrinde sokağa çıkma yasağı devam etmektedir, başı örtülü kadınlar terör örgütü üyesi oldukları şüphesiyle gözaltına alınırken ellerinin kelepçelenmesine milletvekilleri tepki göstermektedir.

Sonra spiker Paris'te sokağa çıkma yasağının devam edeceğini söyler. Allah allah ne oldu ki? Radyonun sesini biraz daha açarsın. Canlı bombalar, kalaşnikoflarla taranan konser salonu, restoranlar, metro istasyonu, stadyum. Konser salonundakilerin bir kısmı kalaşnikofların şarjörleri değişirken kaçıp kurtulurken, cumhurbaşkanı polis korumasıyla stadyumdan çıkarılır.

Aliağa girişine gelirsin, tepeye vardığında radyo çekmez olur yine, çalışıp dışarıdaki hayatla ilişkini kesmenin kapsama alanına girersin. CD çalara geçersin, Levent Yüksel "unutma beni, unutama beni" der.


Terörden canı yananlar unutmamış, unutamamışlardır. Yakınından geçmeyenler bir sonraki çok rakamlı ölümün olduğu saldırıya kadar hatırlamayacaklardır.