Ağır Abi dedim sana,
alındın sanki gücüne gitti.
Elimde bir tesbihim eksik yani dedin,
hayır değil,
öyle değil,
özür dilerim dedim.
Yaşını sordum,
söyledin.
İnanmıyorum sana,
yalan söylüyorsun dedim.
Doğum tarihini kimliğinle ispatlamaya çalıştın,
inanmadım,
becerip de hesaplayamadım.
Utanmıştım zaten,
"ağır abi" ile ne demek istediğimi anlatamadım diye.
Gözlerinin kenarlarında söylediğin yaşı ispatlayacak çizgiler ararken,
ve çizgileri bulamazken,
ve bir rengi ilk kez görürken,
parmaklarımla sayıp hesaplamak,
daha da çok utandıracaktı beni.
Yeşildi.
Yeşilmiş.
Derin ve sessiz bir orman gibi.
Görmemişim.
Yeşilin derinliğini görmemiştim,
ama gözlerindeki derinliği görmüştüm.
Ve evet haklıydım,
ağırdın,
dünyanın tüm yükün almış gibi.
Ve evet gördüm ki haklıyım,
ağırsın,
tüm dünyayı kendine dert etmiş gibi.