27 Ekim 2010 Çarşamba

Üfleyince Uçan Çiçek...Karahindiba...

Aslında daha önce yazacaktım ama uçuşup oraya buraya dağılmış olan kelimeleri bir türlü toparlayamadım. Bekledim rüzgar belki ters eser de onları alıp bana getirir diye...

Zamanı geldi, mevsim sonbahara döndü ama oturup beklemekle kelimeler dönüp gelmiyor. Korkarım ki ben kalkıp ta onları torbama doldurmazsam onlar savruldukları yerde öylece kalacaklar...

............

Hani tohuma kaçmış haline puf diye üfleyince üzerindeki tüycükler oraya buraya uçuşan; hani taze hali çocukken çizdiğimiz resimlerin sıcacık gülümseyen güneşi gibi sarı renkte olup ta nedendir bilmem adına kara çalınan; hani dağda, ovada, parktaki ve tepedeki çimenlikte, şehrin göbeğindeki iki kaldırım taşının arasında bile var olabilen çiçek karahindiba...

...........

Düşünceler, tıpkı onun en ufak bir esintiyle gökyüzünde uçuştuğu gibi kafamın içinde uçuşuyorlar. Tam bir yere kondu derken tekrar tekrar havalanıyorlar. Bazen okuduğum kitabın içindeki bir kelimeye takılıp onunla beraber kitabı terk ediyorum. Bir kaç dakika içinde, ucundan tuttuğum kelimeyi nerede bıraktığımı bilmeden kendimi bambaşka bir yerde buluyorum...

............

Karahindiba... Çünkü ikimiz de binlerce parçaya bölünüp, yeryüzünün binlerce köşesine dağılıyoruz... Bazen çimenlikler içinde bazen de kaldırım taşlarının arasında var oluyoruz....

25 Ekim 2010 Pazartesi

Fraktal










İlk öğretim 8. sınıf öğrencileri fraktalın ne olduğunu bu dönemin başında öğrendiler. Bense bugün...

Bunun bir sebebi; Polonya asıllı matematikçi Benoit Mandelbrot'un fraktallardan ilk kez benim "orta 3"e başlamamdan sadece 14 sene önce, 1975 senesinde bahsetmiş olması ve Milli Eğitimin bu konuyu o yıllarda henüz müfredata almamış olmasıdır herhelde... Diğer bir sebep ise benim matematiğe olan ilgisizliğimdir...

Fraktal, parçalanmış ya da kırılmış anlamına gelen Latince fractuuss kelimesinden gelmiştir. Bir cismi oluşturan parçalar ya da bileşenlerin cismin tamamına benzemesi matematikte "fraktal" olarak adlandırılır. Düzensiz ayrıntılar ya da desenler giderek küçülen ölçeklerde tekrarlanır. Öyle ki bütünün her bir parçası büyütüldüğünde yine cismin bütününe benzer.

24 Ekim 2010 Pazar

Gönül Kahve İster


Gönül ne kahve ister ne kahvehane , gönül muhabbet ister kahve bahane...

Bir Cumartesi öğle sonrasında muhabbet edilecek dostlar uzaklara taşınmışlar, uzaklardaki ailelerini ziyarete gitmişler ya da evlerinde kışlık elbiselerini yerleştiriyorlar.

Gönül muhabbet ister ama onu bulamadı diye kahve de mi istemez.

Konak Pier'de şöyle bir tur atıp, Remzi Kitabevi'nde kitaplara bakıp, dokunup, kokularını teneffüs etmek suretiyle Konak iskelesi ve meydandaki kalabalığı ve dünyanın geri kalanını tamamen unuttuktan sonra, mis gibi bir kahve kokusu çekti beni Has Kahve Evi'ne...

Durma hiç gir içeri. Cam kenarındaki boş masalardan birine şöyle bir kurul. Güneş gelse de fark etmez. Zaten artık geride kalan sıcak yaz günlerindeki gibi yakmıyor. Aksine varlığı ve sıcaklığı aranmaya başladı bile.

Bir fincan kahve, yanında bir bardak soğuk su ve iki küçük sakızlı lokum ile... Başla yudumlamaya, körfezde gidip gelen vapurlar eşlik etsin keyfine...

Vapurları kovalayan martıların kanatlarında, İnciraltı, Teleferik, sahil yolu ve Konak İskelesi'nin puslu gökyüzünden sıyrılan siluetinde ve gökyüzünde durduğu yerden gözünün içine kadar gelen güneşin suda yansıyan ışıltısında yakala anı...

Tek eksiğin, bahane ettiğin kahve keyfinin yanındaki bir dost olsa da, bırak güneş göz bebeklerinden içeri girsin ve iyi hissetmeni sağlasın...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Bu Gün Ne Öğrendim...

Bilgi paylaşıldıkça çoğalırmış...

Bundan sonra yeni öğrendiğim bir bilgiyi, ilk kez duyduğum bir konuyu, bazen de doğruluğundan emin olmak kaydıyla, duyduğum bir haberi Karahindiba'da yayınlayacağım.

Profesyonelce yazılmış yazılar ya da ilk kez yayınlanmış konular olmayabilir. Amacım sadece bir konu hakkında fikir vermeye, belki de yeri geldiğinde ukalalık etmeye yarayacak bilgiyi paylaşmak...

Diliyorum ki daha çok öğreneyim, daha çok paylaşayım...


GEMOLOJİ

Basitçe süstaşları bilimi olarak tanımlanıyor. Süstaşı özelliği taşıyan her türlü malzemenin doğada oluşumundan, son tüketicinin beğenisine sunulmasına yani kuyumcu vitrinlerindeki yerini almasına kadarki süreci kapsıyor. Taşın kimyasal yapısı, oluşumu, çıkarıldığı bölge, hangi yöntemlerle işlenmesi ve kesilmesi gerektiğinden tutun da tasarımı, sahtelerinden ve benzerlerinden ayrılması da bu bilim dalının alanına giriyor.

Daha fazlasıyla ilgilenenler, sonsuz bilgi kaynağı internetteki yayınlara bakabilirler.